Viyana görüşmeleri önemli bir aşamaya, başta ABD ve Avrupa olmak üzere çeşitli partilerin geri kalan konularda siyasi kararlar alması gereken bir aşamaya girdi. Ancak aynı zamanda, Batılı medya ve yetkililer mahkum değişimi konusunu gündeme getiriyor ve Viyana görüşmelerine bağlamaya çalışıyor.
Ancak gerçek şu ki, tutuklu takası görüşmeleri her zaman nükleer görüşmelerinden bağımsız olarak gerçekleşti ve bu görüşmeler son birkaç ay ile sınırlı kalmayıp son yıllarda devam ediyor.
İran ve Amerika Birleşik Devletleri'nin 2016'da İran'da dört Amerikalı'nın ABD'de hapsedilen yedi İranlıyla takas edildiği bir mahkum değişimi örneği vardı. O sırada ABD başkanının özel elçisi olan Brett McGurk, mahkum takasını tartışmaktan sorumluydu.
Nükleer Anlaşma'dan ayrılan ve İran'a azami baskı uygulayan eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde bile Tahran, tüm mahkumları değiştirmeye hazır olduğunu açıklamıştı.
Bu, ABD yaptırımlarını ihlal ettiği iddiasıyla parmaklıklar ardındaki ABD'deki veya diğer Batılı ülkelerdeki İranlı mahkumların serbest bırakılmasının nükleer görüşmeleriyle hiçbir ilgisi olmadığını gösterdi.
İran, mahkumlar ve serbest bırakılmaları meselesini insani bir mesele olarak görüyor, ancak Batılı ülkeler bu konuyu her zaman siyasi olarak istismar etmeye ve bunu nükleer görüşmelerine bağlamaya çalışıyor. Örneğin, kıdemli İngiliz politikacılar her zaman İran'daki İngiliz mahkumların serbest bırakılmasını Tahran'a olan borçlarının ödenmesi şartına bağladılar.
Ancak Tahran açısından, İngilizlerin İran'a borçları meselesi onlarca yıllık bir meseledir ve Londra yasal olarak borcunu ödemekle yükümlüdür ve bu meselenin başka meselelerle hiçbir ilgisi yoktur.
İRNA muhabiri, İran ve İngiltere'nin son üç yılda en az üç kez Londra'nın borcunu ödemek için anlaşmaya vardığını, ancak her seferinde İngiliz yetkililerin anlaşmayı son dakikada uygulamayı reddettiğini öğrendi. Bunun bir nedeni, Londra yetkililerinin Beyaz Saray'ın azami baskı politikasına sadık kalmaya çalışmasıdır. İkinci neden, Londra'nın borç ödeme konusunu mahkumlarının serbest bırakılmasına bağlamaya çalışmasıdır.
Son aylarda nükleer müzakerelerin yanı sıra, çeşitli ülkelerden üst düzey yetkililer, mahkumların değişimi için defalarca arabuluculuk yaptılar. Bu yetkililerin çoğu nükleer görüşmelerinde hiç yer almayan ülkelerden. Ancak Nükleer Anlaşma'ya geri dönmeye karşı güçlü bir iç muhalefetle karşı karşıya olan ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, ABD içinde Nükleer Anlaşma'ya dönüş anlaşmasını satmak için insani mahkûm değişimi meselesinden siyasi kazançlar elde etmeye çalışıyor.
ABD'nin Viyana'daki başmüzakerecisi Robert Malley de tutuklu değişimi meselesinin Viyana ile hiçbir ilgisi olmadığını ve Nükleer Anlaşma görüşmelerinden bağımsız olduğunu açıkça belirtti. Ancak ABD hükümeti, ülke içindeki birçok sorunu nedeniyle konuyu siyasallaştırdı.
Viyana'daki nükleer görüşmelerinden önce başlayan tutuklu değişimi konusu, Viyana'da bir anlaşma olsun ya da olmasın meyvelerini verebilir. Belki de bu çok uzun zaman önce olmalıydı. Ancak Washington'un siyaseti bunun olmasını engelledi.
Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
yorumunuz